- Haberler
- Haberde İnsan
- 14 Yıl Fransa'da Kaldı, En İyi Fakültelerde Eğitim Gördü Elazığ'a Dönerek Tarıma Başladı
14 Yıl Fransa'da Kaldı, En İyi Fakültelerde Eğitim Gördü Elazığ'a Dönerek Tarıma Başladı
14 yıl Fransa'da yaşayan ve dünyanın en iyi üniversiteleri arasında yer alan Paris 1 Üniversitesi Sorbonne Fakültesi Coğrafya Bölümü'nden mezun olan Hava Arslan, şehir hayatından sıkılıp pandemiyi de fırsat bilerek doğduğu topraklar olan Elazığ'ın Karakörk köyüne dönüp tarıma başladı.
Bir çocuk annesi Hava Arslan (57), 1986 yılında Fransa’ya gitti. Fransızca öğrendikten sonra dünyanın en iyi üniversiteleri arasında yer alan Paris 1 Üniversitesi Sorbonne Fakültesi Coğrafya Bölümü’nü kazanan Arslan, eğitimini tamamladıktan sonra aynı üniversitede doktora ve master çalışmalarını Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) üzerine tamamladı. 14 yıl Fransa’da yaşayan Arslan, daha sonra Türkiye’ye dönerek Ankara’ya yerleşti ve özel kurumlarda Fransızca öğretmenliği yapmaya başladı. Pandeminin başlamasıyla birlikte online ders vermeye başlayan Arslan, bunu fırsat bilerek sıkıldığı şehir hayatını terk edip, tarım yapmak için memleketi Elazığ’ın Karakörk köyüne yerleşti. Geçen yıl ilk olarak 290 dönüme aspir ekimi yapan Arslan, kuraklık nedeniyle istediği verimi alamadı. Tarım İl Müdürlüğü ile koordineli bir şekilde çalışan Arslan, 500 dönüm alana kuraklığa daha dayanıklı olan ve tıbbi olarak kullanılan deve dikeni ekimine karar verdi. Aynı zamanda salep ve badem ekimine de başlayan Arslan, gününün büyük bir bölümünü traktör üzerinde tarla sürerek geçiriyor. Arslan, günün diğer saatlerinde ise yine öğrencilerine online olarak Fransızca dersi vermeyi sürdürüyor.
1986 yılında Fransa’ya gittiğini ve 14 yıl orada kaldığını an9latan Hava Arslan, “İlk 3 yılım Fransızca öğrenmekle geçti. Ardından Paris 1 Üniversitesi Sorbonne Fakültesi’nde coğrafya eğitimimi aldım. Mastır ve doktora çalışmalarımı orada bitirdim. 2000 yılında tekrar Türkiye’ye dönüş kararı aldım. Çünkü biz buna memleket hasreti diyelim. Geldikten sonra uzun yıllar Ankara’da yaşadım. Ankara yıllarında Fransız Büyükelçiliği’nin okuluna animasyon komitesi olarak bazı aktivedeler düzenledim. Fransız etüt merkezim vardı. Fransızca dersleri verdim. Daha sonra bu pandemi sürecinde girdiğimiz zaman evde online Fransızca derslerine devam ettim. Bu pandemi süreci bize doğanın ne kadar önemli olduğunu, toprağa dönüş kararımın ne kadar hızlı gerçekleştirilmesi gerektiğini bana gösterdi. Mart ayı itibarı ile köye dönüş kararı aldım ve geldim” dedi.
“TÜRKİYE’NİN TARIMSAL ÜRETİMİNE KATKI SUNABİLİRİZ”
Köye dönüş amacının rol model oluşturmak olduğunu aktaran Arslan, “Genç nesillere örnek olmak. Pandemi süreciyle birlikte görüyoruz ki biz şehirlerde dört duvar arasında sıkıştık kaldık. Kaslarım erimeye başladı. Benim bu gelişimi örnek alıp da köye gelme arzusu taşıyan akrabalarımız olmaya başladı. Genç arkadaşlarımız gelip burada ev yapmaya başladı. Aslında bir şey daha göstermek istiyorum. Köyde şehir yaşamından çok daha lüks ve konforlu bir yaşam sürerek burada tarımsal üretime girebilirsiniz. Tarımsal mekanizasyon, traktör gibi her türlü aletler, fiziken yorulmadan da tarım yapabileceğimizi gösterdi. Bu da mümkün. Çok yorulmadan çok daha keyifli işler yapabiliriz. Türkiye’nin tarımsal üretimine katkı sunabiliriz” ifadelerini kullandı.
“DÜNYA'DA TARIMSAL ÜRETİME KATKI SUNMAK VE ÖRNEK OLMAK”
Dışa bağımlı olunduğunu dile getiren Arslan, “Bu beni çok üzüyor. Benim amaçlarımdan bir tanesi de ülke ekonomisidir. Dünyada tarımsal üretime katkı sunmak ve örnek olmak. Toprak ana doğurandır, kadın da doğurandır. İki doğuran bir araya geldiği zaman kadın eliyle ekilen her fidanın başka bir tadı ve anlamı olacaktır. Orman Bakanlığı ile bir projem var. Burası orman köyü olduğu için orman köylerinin çok güzel avantajları var. Köyümde yıpranmış orman arazisi var. E-Devlet üzerinden talepte bulundum. Ardıç ve meşe ormanı olduğu için orada 30 sönüm badem ekmeyi düşünüyorum” diye konuştu.
“BU BÖLGEYİ SALEP BÖLGESİ YAPABİLECEĞİME İNANIYORUM”
Mart ayında geldiğinde ilk olarak aspir ekimi yaptığını aktaran Arslan, “290 dönüm aspir ektik. Fakat bu sene 500 dönüm kadar araziyi sürüp üzerine deve dikeni ekmeyi düşünüyorum. Deve dikeni, karaciğer yağlanması, kolesterol düşürücü etkisi, şeker hastalığı olmak üzere birçok faydası var. Tohumlarını ve yapraklarını kullanabiliyorsunuz. Geri kalanı da hayvanlara yem olarak gidecek. Deve dikeni kuraklığa çok dayanıklı. Artık kuru tarım yapmak zorundayız. Çevre sonralarına karşı duyarlı olmak zorundayız. Bana en büyük faydası da ekonomik olarak gübre kullanılmamasıdır. Çünkü tıbbi olarak kullanılacak. Onun haricinde bir salep denemesi yaptım. Bu sene Serapias ile başladım. Daha sonra bu salep olayını büyütmeyi ve burayı salep köyü yapmayı düşünüyorum. Madem doğal olarak var. Salebi onlarca dönüme çıkarmayı düşünüyorum. Çünkü ithalat ve ihracata baktığınız zaman salep sektörü sadece kaçak toplayıcılar ile besleniyor. Samsun, Sinop ve Amasya gibi çok güzel projeler geliştiren iller var. Bu illeri örnek alıyoruz. Bu bölgeyi salep bölgesi yapabileceğime inanıyorum” şeklinde konuştu.