3,5 Yaşındaki Zeynep, Lösemiyi Bakın Nasıl Yendi !
Elazığ'da 3,5 yaşındaki Zeynep Mina Gülnar, 2 yıl önce yakalandığı ve erken teşhis ile ortaya çıkan Lösemi (Kan Kanseri) hastalığını yenmeyi başardı.
Elazığ'da ikamet eden 3,5 yaşındaki Zeynep Mina Gülnar, 2 yaşlarında yakalandığı lösemi hastalığını, erken teşhis konulmasıyla yendi. 2016 yılında vücudundaki morluklar ve burnundan sürekli kan akması şikayetleriyle hastaneye götürülen Zeynep Mina Gülnar, yapılan kan testleri sonucunda lösemi teşhisi konuldu. Teşhis konulduktan sonra ailesi tarafından Ankara'ya götürülen küçük kız tedavisi sürecinin başlatılmasıyla 3,5 yaşına geldiğinde hastalıktan kurtuldu. Başta ailesi ve doktorları olmak üzere LÖSEV'in de desteğiyle hastalığı yenen küçük kızın, bir süre daha kontrollerinin devam edeceği belirtildi.
"Bizim, en büyük avantajımız erken teşhisti"
2 sene önce kızının vücudunda morluklar ve burnundan akan kanla hastalığı fark ettiklerini belirten baba Ahmet Gülnar, “Çocuklarımın en küçüğü 3,5 yaşında. Bazen burnundan kan akardı. Biz de doktora götürdük. Bize bir hafta sonra getirin dediler. Biz de bir hafta sonra götürdüğümüz gün yine burnundan kan aktı. Doktorlar, kan testi yaptırdı. Testten çıkan sonuçlardan sonra kızımı Lösemi (kan kanseri) olduğunu söylediler. Ben o gün Elazığ'daki bir hastaneye götürecektim. Ancak benim araştırmalarıma göre, orada kızımdan kan, parça ve ilik alıp Ankara'ya göndereceklerdi. Ankara'dan dönmesi yaklaşık 3 ayı bulduğu için gitmedik. Önce babama durumu anlattım. İlk başta olumlu baktı. Babam, 'Elazığ'daki hastaneye götür, bakalım sonucu ne çıkacaksa ona göre tedaviye başlayalım' dedi. Ancak babamın içi rahat etmediği için ayrıca kardeşimin Ankara'da olması bizim için bir avantajdı. O günün akşamında, ilahi bir kuvvettendir bilemiyorum, babam son anda vazgeçti. 'Biletini al, ben Ankara'ya götüreceğim' dedi. O gün Ankara'ya götürdüler. Bizim, en büyük avantajımız erken teşhisti. Kızımın, vücudundaki ilk morluklar, burnundan akan kanlar ve benzeri olumsuzlukların üzerine düşüp, hastaneye götürmeseydik bizim için bir dezavantaj veriyordu. İkinci avantajımız da çocuğun yaşının küçük olması” dedi.
"Hiç isyan etmedik, Allah bize bir kapı açtı"
Zeynep'in, yaşının küçük olması ve psikolojisinin olmamasından dolayı bir avantaj olduğunu dile getiren baba Gülnar, "Lösemi hastalığı grip gibidir. Atlatması çok kolay oluyor. Kemoterapi, radyoterapi ve ilik nakli ile atlatması çok kolay oluyor. Çok şükür bizim ilik nakli gibi bir ihtiyacımız olmadı. Kızımın da bu iki yıl içerisinde olumsuz giden herhangi bir şey olmadı. Hep tedavi ve gözetim altında kaldı. Biz, Zeynep'e bu hastalıktan önce bir sevgi veriyorsak bu hastalıktan sonra bin sevgi vermeye başladık. Onu el üstünde tuttuk. Biz her zaman yanındayız. Geçen gün maske atma töreni yaptılar. Orada maskesini de attı. Şuan da tedavisi bitti. Yaklaşık 2 sene tedavi gördü. Bu hastalık sinsi bir hastalık. İki sene içerisinde bitiyor. Ancak 10 sene sonra birden çıkıyor. Bunu yaşamamak için yaklaşık 3 sene de kontrol altında kalacağız. Biz tedbirimizi aldık. Çok şükür hiç isyan etmedik. Öncelikle Allah bize bir kapı açtı. Sonra babamın vesilesiyle Türkiye'de nimet sayılacak ve el üstünde tutulacak LÖSEV kuruluşunu bulduk. Bize yardımcı oldular. Bizi hiçbir zaman mağdur etmediler. Bizi arayıp sorarak her konuda yardımcı oldular” diye konuştu.
“Ölüm hariç her şeyin çaresi vardır “
Löseminin, halk arasında öldürücü bir hastalık olarak bilindiğine dikkat çeken Gülnar, "Yaklaşık 3 ay yaşatıp, aniden öldürecek gibi olduğunu düşünüyorlar. Kesinlikle öyle bir şey yok. Bu hastalık kimseye bulaşmaz. Vücut sadece kendi iradesinde kendi kendini idare eder. İnsanlar bu hastalığı çok yanlış biliyor. LÖSEV'in bir sloganı var, ‘lösemi bulaşmaz, iyilik bulaşır' diye. Her insanın başına gelebilir. Hastalar kesinlikle korkmasınlar, Allah'tan ümidi kesmesinler. Ölüm hariç her şeyin çaresi vardır. Buradan bütün ailelere şunu söylemek istiyorum. Yarın kimin başına ne geleceği belli olmuyor. Allah kimsenin başına getirmesin. Böyle bir şey geldiği zaman kesinlikle umutsuzluğa girmesinler. Öncelikle bu hastalığın en önemli tedavisi, moral ve psikolojidir. Her zaman yanlarında olsunlar. Ellerinden tutup, hayatın güzelliklerini göstersinler. Aynı yolda yürüsünler. Bu hastalık boyunca yanlarında olsunlar. İnsanlar, her türlü hastalığa yakalanabilirler ama bu hastalığı da atlatabilirler” ifadelerini kullandı.